Dil Seçiniz

Basur Mu, Fissür Mü? Hemoroid ile Karıştırılan Rahatsızlıklar

Hemoroid (basur) ve anal fissür, anüs bölgesinde ortaya çıkan rahatsızlıklar arasında en yaygın olanlarıdır ve çoğu zaman benzer belirtiler nedeniyle birbiriyle karıştırılır. Her iki durum da genellikle ağrı, kanama ve rahatsızlık hissiyle kendini gösterir. Ancak bu belirtilerin kaynağı ve tedavi yöntemleri farklıdır. Hemoroid, anüs çevresindeki damarların şişmesiyle oluşurken; anal fissür, anüs cildindeki küçük bir yırtık sonucu meydana gelir. Bu iki rahatsızlığı doğru şekilde ayırt etmek, etkili bir tedavi süreci için kritik önem taşır. Teşhis konulurken hastalığın belirtilerinin yanı sıra diğer olası rahatsızlıkların da göz önünde bulundurulması gerekir.

Basur ile Fissür Belirtilerini Ayırt Etmenin Yolları

Hemoroid (basur) ve anal fissür, sindirim sistemini etkileyen ve benzer semptomlarla ortaya çıkabilen iki farklı rahatsızlıktır. Ancak, bu iki durum arasındaki farkları bilmek, doğru teşhis ve etkili bir tedavi için hayati öneme sahiptir. Hemoroid, genellikle anüs çevresindeki damarların genişlemesiyle ortaya çıkar ve ağrısız bir kanama ya da şişlik ile kendini belli eder. Anüs çevresindeki şişlik, kaşıntı ve oturma sırasında baskı hissi gibi belirtiler de sıklıkla görülür. Buna karşın, anal fissür, anüs çevresindeki ciltte meydana gelen küçük bir yırtıktır ve tuvalet sırasında ya da sonrasında şiddetli ağrı ile tanınır. Fissürün sebep olduğu ağrı, kas spazmları ve ciltte kalıcı yara dokusu oluşumu gibi daha keskin ve yoğun belirtilerle kendini gösterir. Bu nedenle, hemoroid genellikle ağrısız kanama ve hafif rahatsızlık hissi ile ilişkilendirilirken, anal fissür daha ciddi ağrı ve kasılmalarla öne çıkar.

Basur ve Fissürün Ortak Risk Faktörleri

Her ne kadar hemoroid ve anal fissür farklı mekanizmalarla oluşsa da bazı ortak risk faktörleri bu iki rahatsızlığın gelişimini tetikleyebilir. Kabızlık ve sert dışkılama, her iki durumda da en önemli risk faktörlerinden biridir. Zorlanma, anüs çevresindeki damarları ve dokuları tahriş ederek hemoroid ya da fissür oluşumuna neden olabilir. Uzun süreli oturma, özellikle masa başı işler yapan bireylerde anüs bölgesindeki baskıyı artırarak bu rahatsızlıkların gelişme riskini yükseltir. Hamilelik de hormonal değişiklikler ve artan basınç nedeniyle hemoroid ve fissür için önemli bir risk faktörüdür. Ayrıca yaşlanma, bağ dokularının zayıflaması nedeniyle bu iki durumun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Liften fakir bir beslenme düzeni ise sindirim sistemini olumsuz etkileyerek kabızlık ve buna bağlı sorunlara yol açar. Bu faktörlerden kaçınmak, her iki rahatsızlığın önlenmesinde önemli bir adımdır.

Hemoroid mi, Fissür mü? Teşhis Sürecinde Hangi Testler Yapılır?

Hemoroid ve anal fissür, benzer belirtilerle ortaya çıksa da teşhis sürecinde uygulanan yöntemlerle birbirinden ayırt edilebilir. İlk olarak, uzman bir doktor tarafından fiziksel muayene gerçekleştirilir. Bu muayenede, anüs bölgesindeki şişlik, çatlak ya da diğer anormallikler incelenir. Gözle görülen belirtiler, hemoroid ya da fissür tanısı koymada önemli bir ipucu sağlar. Bunun yanı sıra, anoskopi adı verilen bir cihaz kullanılarak anüs içine bakılarak iç hemoroidlerin durumu değerlendirilir. Şayet kanama gibi daha ciddi semptomlar mevcutsa, rektoskopi yöntemiyle rektum ve alt bağırsaklar detaylı bir şekilde incelenir. Ayrıca, bazı durumlarda kolonoskopi ya da sigmoidoskopi gibi ileri görüntüleme teknikleri, hemoroid ve fissürden bağımsız bağırsak hastalıklarını ekarte etmek amacıyla kullanılır. Bu testler sayesinde, doğru teşhis konularak uygun tedaviye hızlı bir şekilde başlanabilir.

Basur Tedavisi Ameliyatlı ve Ameliyatsız Yöntemler

Hemoroid tedavisinde, rahatsızlığın türüne ve şiddetine bağlı olarak farklı yöntemler uygulanabilir. Hafif hemoroid durumlarında ameliyatsız tedavi yöntemleri öncelikli olarak tercih edilir. Bu kapsamda, lif açısından zengin bir diyet önerilerek dışkının yumuşatılması ve kabızlığın önlenmesi sağlanır. Ayrıca, ağrı ve şişliği hafifletmek için çeşitli krem ve fitiller kullanılabilir. İç hemoroidlerin küçültülmesi amacıyla uygulanan bant ligasyonu ve hemoroid damarlarına kimyasal bir madde enjekte edilerek gerçekleştirilen skleroterapi, diğer yaygın ameliyatsız tedavi seçeneklerindendir. Daha ileri düzeyde hemoroid vakalarında ise cerrahi müdahaleler gerekebilir. Hemoroidektomi, hemoroid dokusunun tamamen çıkarıldığı bir cerrahi işlem olarak bilinirken, stapler hemoroidopeksi yöntemi, hemoroidlerin anatomik yerinde tutulması için özel cihazlar kullanılarak gerçekleştirilir. Bu yöntemler, hastaların yaşam kalitesini artırmayı ve kalıcı çözüm sağlamayı amaçlar.

Anal Fissür Tedavisinde Kullanılan Modern Teknikler

Anal fissür tedavisinde uygulanacak yöntemler, rahatsızlığın akut ya da kronik olmasına bağlı olarak değişiklik gösterir. Akut fissür durumlarında, öncelikli olarak diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Lifli gıdalar tüketmek ve bol su içmek, dışkıyı yumuşatarak kabızlığı önler ve bu sayede anüs çevresindeki tahrişi azaltır. Ayrıca, anüs kaslarını gevşetmek amacıyla nitrogliserin içerikli topikal kremler sıkça kullanılır. Bu kremler, kas spazmlarını hafifleterek ağrıyı azaltır ve iyileşme sürecine destek olur. Akut fissür tedavisinde, ilave olarak, ılık su banyoları da tavsiye edilir. Bu yöntem, anüs çevresindeki kas spazmlarını hafifletir ve bölgedeki kan dolaşımını artırarak iyileşmeyi destekler. Kronik fissür durumlarında ise daha ileri tedavi yöntemleri gerekebilir. Botoks enjeksiyonu, anüs kaslarını geçici olarak gevşetmek için uygulanan modern bir tekniktir. Bu yöntem, kasılmaları azaltarak fissürün iyileşmesini hızlandırır ve hastaya konfor sağlar. Ancak, kronik fissürlerde en etkili yöntemlerden biri cerrahi müdahale olan lateral internal sfinkterotomidir. Bu işlem sırasında, anüs kaslarının bir kısmı gevşetilerek kas spazmlarının önüne geçilir ve iyileşme süreci hızlandırılır. Günümüzde kullanılan bu modern teknikler, anal fissür tedavisinde hem ağrıyı azaltmayı hem de kalıcı bir çözüm sunmayı hedefler.

 

Yorum Yap

Hasta Görüşleri

Doç. Dr. Çetin ALTUNAL

20.05.1980 tarihinde Ankara’ da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’ da tamamladı. Lise eğitimi sırasında TÜBİTAK Bilim Olimpiyatları’ nda matematik ve kimya dallarında okulunu temsil etti. Daha sonra Uludağ ve Kırıkkale üniversitelerinde eğitimini tamamlayarak genel cerrahi uzmanı oldu. Eğitim sürecinde üst ve alt GİS endoskopisi (özefagogastroduodenoskopi ve kolonoskopi), laparoskopi (kapalı ameliyat teknikleri), yoğun bakım, yanık ve deney hayvanları gibi konularda ayrıca eğitim aldı. Türk Cerrahi Derneği, Dahili ve Cerrahi Yoğun Bakım Derneği üyelikleri bulunmakta olup, Kırıkkale Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Muş Devlet Hastanesi (zorunlu hizmet), Özel Duygu Hastanesi ve Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi çalıştığı bazı kurumlardır.